
Ferrari nereye?
Bilmeyenler için hatırlatayım: Otomobil tutkunlarının birbirlerinin arabalarıyla sürüşe çıkmasına, buluşmalar düzenleyerek tanışmasına ve aralarında sohbet etmesine imkan tanıyan bir uygulama olan Steerr'in kurucusuyum. Orada paylaştığım bir yazıyı, biraz daha genişleterek burada da size aktarmak istiyorum.
Kabaca 2009'dan beri otomobil test ediyor ve videolar çekiyorum. Bu işe –ki hiçbir zaman iş olarak görmedim– başlamamın başlıca sebebi, bu makinelere olan ilgi ve sevgimdi. Fakat, halen devam ediyor olmamın başlıca sebebi artık bu değil; eğer sürdüğüm bir otomobilin, çoğunluk tarafından sanıldığı kadar iyi ya da sanıldığı kadar kötü olmadığını düşünüyorsam, bunu herkese duyurmak için bastırılamaz bir arzu duyuyorum. Daha da önemlisi, eğer burnu havada bir markanın, reklam ve pazarlama oyunları sayesinde haddinden pahalıya sattığı vasat bir ürününe denk gelirsem, sol omzumun hemen üstünde o ürünü yerin dibine sokmaya hazır, boynuzlu kırmızı bir yaratık beliriyor ve olaylar gelişiyor.
Daha açık bir şekilde anlatmam gerekirse, şirketlerin, müşterilerinin efendisi değil hizmetkarı olması gerektiğine inanıyor ve ürettiğim içeriklerle bunu savunmaya çalışıyorum.
Kara koyunlar
Başlıca rol modelim olan Chris Harris’in bundan 12 sene önce Jalopnik’te Ferrari’nin medya manipülasyonları/hileleri üstüne yazdığı meşhur bir köşe yazısı vardır, belki okumuşsunuzdur. Kendisine uzun bir süre Maranello'dan test aracı verilmedi bu yazıdan sonra.
Autocar ve Evo gibi dergilerde senelerce otomobil test eden Harris, aynı zamanda bu içeriği YouTube'a taşıyan dünyadaki ilk isimlerden biri oldu. Sonraları Drivers Republic, /Drive ve Chris Harris on Cars gibi kanal ve girişimlerle kariyerini sürdüren 'Monkey', sonunda meşhur üçlünün ardından Top Gear'ın sunuculuğuna atandı.
Geçtiğimiz hafta Jason Cammisa benzeri açıklamalarda bulundu ve Derek Tam-Scott ile birlikte yayınladıkları Carmudgeon Show adlı podcast'te, Ferrari’den çekim için 296 GTB istediğinde yaşadığı tecrübeyi aktardı. İtalyanların pist süresi ölçümüne ve araçlarının başka markaların ürünleriyle kıyaslanmasına izin vermemesi nedeniyle, video çekmeyi reddetmiş. O da 2006'dan bu yana otomotiv editörlüğü yapıyor ve Motor Trend'de ismini duyurduktan sonra, şu sıralar Hagerty'de fevkalade videolar üretiyor.
Bunların ikisi de otomotiv medyasının en güçlü isimleri arasında, sütten ağzı yanan herkes yoğurdu üfleyerek yiyor Ferrari “test” ederken. Fakat gelin görün ki, tüm bu korku atmosferi altında, bakın Kanadalı iki delikanlı markanın bu 'giriş seviyesi' hibritini nasıl anlatıyor.
Throttle House
(Bir parantez açayım, dolu bir 296 GTB’nin $500k+’a satıldığı söyleniyor; o paraya sahibini çok daha mutlu edecek ve değeri zaman içinde katlanacak 296 spor otomobil sayabilirim.)
Kendilerini düzenli takip etmiyorum, tespit ve betimlemeleri yukarıda saydığım iki isminki yanında sığ kalıyor. Fakat Thomas Holland ile Brit James Engelsman arasındaki uyumu, anlatımlarındaki belagatı, prodüksiyon kalitelerini ve espri anlayışlarını beğeniyor, bilhassa şu videoda gösterdikleri cüretiyse ayakta alkışlıyorum.
YouTube'da otomobil içeriği üretmenin özellikle finansal tarafı hakkında ayrıca bir makale yazacağım ve bu ikiliye orada tekrar değineceğim.
Kimin umrunda?
Her genç otomobil tutkununun duvarlarıyla rüyalarını süsleyen ve motorsporlarında rakip tanımaz bir ezeli başarıyı yansıtan mekanik sanat eserleri üreten Ferrari'nin, artık sadece tasarımcısı tarafından kullanılabilen bir dokunmatik arayüze sahip, teknolojiyi yüzüne gözüne bulaştırmış iç mekanlı ve totalde zenginlerin servetlerini sergilemesine aracı bir aletten öteye gidemeyen yarı elektrikli oyuncaklar üretiyor olması, çoğumuzun umrunda olmayabilir. Dünyası TikTok'un ona gösterdikleriyle sınırlı bir neslin zaten bunların hiçbirinden haberi yok.
Ne var ki, uygunsuz her hareket ve söylemin anında yayıldığı şu çağda bile halen ürünlerinin lanse edildiği naratifi şekillendirme ve kısıtlama çabaları, şahsen beni çileden çıkartıyor. Medyayı geçtim, parasını verip arabalarını satın alan müşterilerinin bile o arabalarla ne yaptıklarını, kime-kaça-nerede sattıklarını kontrol etmeye çalışıyorlar.
Tam bu noktada fırsattan istifade Purosangue'den söze girebilir ve İtalyanları belden aşağı vurabilirdim, fakat bu ikiyüzlülük olurdu. Homo sapiens'in cip açlığı, Ferrari gibi safkan bir spor otomobil üreticisinin bile kayıtsız kalamayacağı bir gerçek; artı kolaya kaçmayıp kaputun altına atmosferik bir V12 yerleştirerek piyasaya sundular ilk SUV'larını. Neymar daha ne ister?
Mesele Ferrari'nin, enerjisini F1'de yeniden zirveye çıkmak ve otomotiv sektöründe yanlış trendleri takip eden değil doğru trendleri belirleyen bir marka olmak yerine, imajını nasıl muhafaza edeceğine kafa patlatarak harcıyor olması. Halbuki ilkini yapsalar, ikincisi kendiliğinden gerçekleşecek.
0 Yorum